Hikayemiz, uçsuz bucaksız amerika kırsalı türkiye topraklarından. ankara nın eryaman açıklarında bir tarlada nedense elektriksiz bir kulübede emerson misali yaşayan, 60 larında, kafası çokta basmayan, pala bıyıklı, köylü, sıradan biri, poor bekçi ve KL WH 950 jeneratör ün hikayesi.
Kulübe, tarla, kır, çayır, böcek gibi şeyler duyunca emerson ı bekçiye anlatmaya çalıştım. sonra şunu sordum kendisine "i hate quotations. tell me what you know." anlamadı ben de ilerleyen zamanlarda türkçe sordum zaten. o hala anlatmaya çalışıyor fakat jen. i anladığını hiç sanmıyorum.
O gün telefon çaldığında ne yapıyordum hatırlamıyorum. telefonun diğer ucunda ki yukarda bahsettiğim poor bekçi, uzun da sürse derdini anlatıp bizi yardıma çağırdı. işimiz hizmet, görevimiz tehlikeydi.
Jen. uslu uslu içeri yaralı girdiğinde, hepimiz, serviste herkes ama, o nu şevkatle karşıladık. küçük, nerdeyse kare, uslu, kapasiteli, potansiyeli belli bu makina ben hala aksini düşünmüyorum, kendini gerçekleştirme yolunda, mücadeleci bir makina. bir sorun var ki, sahibiyle arasındaki ezelden beri süre gelen musibet. sanırım önce ki hayatlarında çözemedikleri şeyler, kanayan yaralar, alacak verecekler var.
Bu karakterli jen. 3 aylık bir süre içinde servisimize tam 5 kere geldi ve gitti. yine burda içerde dinleniyor. bekçi "durun, bırakın uleeen.. yakayım da kurtulayım, hayatımı karartın" nidalarıyla ortalığı inletmiş, görgü şahitleri anlattı.
Birazdan jen. i altıncı sefer de yine dinleyeceğiz. fakat son servise gelme olayı gerçekten şaşırtıcı ve gülünç. poor bekçi küfür ede ede çalıştırmak için ipi çektiğinde makina yüzünde patlamış ve adam artık çok havalı bir bekçi olmuş. şimdi güneş gözlüğüyle geziyor.
Jen. i dinledim, bekçiye şunu iletmemi istedi. "jenaratör aydınlatamaz, ışıtmaz geceni. "yıldızlardır hediyem, kaldır başını her gününü gör diye""
İyi ki hava güzel, güneş parlak, gök mavi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder