24 Aralık 2008 Çarşamba

we love you

Günler günleri kovalıyor, karlar yağıyor bense bir düşünceyi takip etmekte güçlük çekiyordum.


Güzel eleştiriler, beğeniler bu ülkede seslendirilmiyor diyen bir grup insanı bazan sevmiyor, eğer yine başkan melih gökçek olursa Ankaradan kaçıp kurtulmak istiyordum.

Kopan düğmeleri dikiyor, kopmuş, meçhule yol almış düğmeleri bulamazsam düğme satın almak için tuhafiye aradığım zamanlarda başım dönüyordu. Yine bir gün öğle tatilimi kırmızı düğme almaya ayırdım. 1 eksik düğme yüzünden 4 yerinde duran düğmeyi kopartıp 5 yeni kırmızı düğme almak zorundaydım. Esat Dörtyolu bilen bilir Tunalı'nın hemen üstü, işte orda daha önce hiç girmediğim bir pasaj varmış adı karınca pasajı, gerçekten de karınca yuvası gibi bir yer. Karanlık yerin altında bir iş merkezi. Yok be iş merkezi falan değil kandırdım. Küçük küçük dükkanlar var nasıl tarif etsem, dar eski dükkanlar. sahipleri de eski, yaşlı değil ama eskilerde yaşayan genç orta yaşlı tiplerden. Dükkana bir giriyosun dükkan sahibi kadının üstünde örgü yelek. Başka bir dükkana giriyosun adam eski bir radyodan eski makamlardan çalan Türk Sanat Müziği dinliyor. Pasajın içi başka telden dışarısı başka telden çalıyor. En alt, sağ dip koridorda bir tuhafiye bulduğumu hemen fark ettim. Dükkanın kapısında bile iç çamaşırlar, atlet kilot, dedelerin giydiği içliklerden asılıydı. Kapı kolunu zor buldum. İçeri girip "kırmızı düğme" dedim, "ne düğmesi?" diye sordu kadın. Saçları kısa modelsiz bir kesimdi, eski model bile değil yakışmamış. Kadın keşke bir aynaya baksaymış. "Hırka düğmesi" dedim sırtını çekmecelere dönüp düğmeleri aramaya başladı. O sırada kafamı şöyle bir çevirdim bir de ne göreyim. Tezgahın üstünde bir Orman Cini, Karınca pasajında eski bir tuhafiyede Orman cini! hem de satılık. Ben o kadar Ayvalık Çam ormanlarında aradımda bulamamıştım. Ankara gibi bir yerde düğme ararken onu bulmak beni nasıl şaşırttı sonra da nasıl sevindirdi bilemezsiniz. Hemen kadına "bunun fiyatı" nedir diye sordum. Fiyatını söyledi nerdeyse bedava.


Bir öğle vakti yağmur tiseliyor, çantamdakilerle yokuş aşağı çamurlu bir orman patikasından geri dönüyordum, hafiften ıslanan saçlarım kıvrılıyor ama ben yine de hiç kızmıyordum.


Hiç yorum yok: