30 Aralık 2009 Çarşamba
İsmet Özel
16 Aralık 2009 Çarşamba
ölüm teşkilatı
Asilerin,
kaybedenlerin,
hayalperestlerin,
küfürbazların,
günahkarların,
beyaz zencilerin,
aşağı tırmananların,
yola çıkmaktan çekinmeyenlerin,
uçurumdan atlayanların...
dili,sesi
Yeraltı Edebiyatı...
"
Büyükbabam, büyük büyük dedeleri İran lı mollalar olan biriydi, Akdağ'ın eteklerinde Karadağ'a bakan bir köyde, kendini beğenir kendisine hayran hikayeler anlatırdı. anlattıklarına pek inanasım gelmezdi. fakat nasıl olur da bir insan kendini böyle mükemmel, harika, akıllı zanneder.. buna şaşır kalır o yaşa kadar yıkılmamış dünyasına şahit oldukça hayrete düşerdim. bence büyükbabam inatçı köylünün tekiydi. köyde kendi saflığı ve köylü uyanıklığı ile yaşamış bu adam başkalarını da aptal sanıyor olmalıydı. olsun büyükbabamdı. annemin babasıydı.
Cemilbey e doğru yol alan otobüste ben de vardım. elimden geldiği kadar arkada bir yerlere kaçıp oturdum, yanıma kimse oturmasın istedim bu yüzden çantamı yanımdaki boş yere koydum nasılsa bir sürü yer vardı. bazan düğünde cenazede görüp hep uzak durduğum bizim köylülerle birlikte olmak hiç istemediğim şeydi fakat annem öyle istedi. "arka soğuk olur öne gel" diyen sinangül e (duyduğum en garip isimlerden biri, garip isimleri severim) "yok burası soğuk değil" dedim. sinangül uzun, ince, sarışın, uzun ince elleri olan çok becerikli bir köylü kızıydı. annem öyle derdi, şimdi şehirli bir köylü kadını. arada sırada avon kataloğu yollar, avon beğenmesemde bir kaç şey alırım ondan. parasını annemden gönderirim, onu görmem. belki yaz tatilinde gittiğimiz köyde oynadığımız oyunlar yada avon yüzünden beni seviyordur.
Kaçabildiğim kadar kaçtığım arka koltukların birinde kulağıma gelen seslerden de kurtulmak için kulaklığımı takıp tıkadım kulaklarımı bir güzel. bundan sonra yolun geri kalanını, yer altı edebiyatı, mozart requiem in d minor kv 626 - ve önümde akıp giden yollarla birlikte geçirmeye hazırladım. olan bitenler, içinde bulunduğum durum, içinde oturduğum otobüs, onca köylü, yollar, geçtiğim kasabalar, herşey tek başına anlamlı, birlikte çok anlamsızken kurmaya çalıştığım bağ. birbirine iliştirmeye uğraştığım duygular durumlar. ortaya çıkan ölüm teşkilatı, kurulmuş bir düzenek, işleyen zaman..
Otobüs köye tırmanırken "amma da yüksekteymiş" dedim içimden, "güzelmiş".
12 Aralık 2009 Cumartesi
"insanlar maskelerini ne çok seviyor"
kırılgan bir çocuğum* ben
yüreğim cam kırığı
bütün duygulardan önce
öğrendim ayrılığı
saldırgan diyorlar bana
oysa kırılganım ben
gözyaşlarım mücevher
saklıyorum herkesten
ürküyorlar gözümdeki ateşten
ürküyorlar dilimdeki zehirden
ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
diyorlar bir yanı sarp bir uçurum
bir yanı çılgın dağ doruğu
oysa böyle yapmasam ben
nasıl korurum içimdeki çocuğu
bir yanım çılgın nar ağacı
bir yanım buz sarayı.
Murathan Mungan
5 Aralık 2009 Cumartesi
hibernasyon
Sonbahar kış, ilkbahar yaz..
Neysem oyum böyle bir şeyi saklamak ne kadar doğru. soğuk kanlı hayvanlardanım, çevre sıcaklığından etkilenen bir bünye ve psikolojiye sahibim, kendimi ısıtmak için titriyorum mesela.
Milyonlarca memeli, sürüngen, haşarat, böcek kış boyunca uyuyor. bende. onları besleyemeyen tabiata karşı yapılacak en akıllı şeyi yapıyorlar nerdeyse ölüyorlar fakat ölmüyorlar.
Çok değerli insanlar, ay parçası güzelleri, sohbet muhabbet derdinde, işinde gücünde, kimisi sıcacık evinde, kimisi işinde, çaylarını kahvelerini yudumlarken nasılda ısıtırlar içlerini, çevrelerindekilerini, soğukkanlı veya sıcak kanlı. sonbahar kış, ilkbahar yaz fark eder. hibernasyonda insan büzüşür, uyuşur, üşür. baharı bekler.